Pardon? Bakar mısınız? Bir fotoğrafınızı alabilir miyim? Lütfen ne için bu kadar sık fotoğrafınızı istediğimi sormayınız. İstiyorum, demek ki bir bildiğim var. Her zaman yanımda olmanızı istiyorum. Canım sıkıldığında size bakarak uykuya dalmak istiyorum. Çünkü sizi seviyorum…
Lütfen, bir fotoğrafınızı veriniz.. Sonra bir tane daha ve bir tane daha… Doyumsuz olduğumun farkındayım.. Lakin bir öncekinde gülüyordunuz, bunda gayet ciddisiniz. Sizi hayal edebilmem için, mimiklerinize, jestlerinize ihtiyacım var. Onları unutmaktan korkuyorum.
Neden herkes gibisiniz? Neden yargılarınız var? Neden, neden, neden?
Neden, toplumu yıkamıyorsunuz? Neden onlar ne der diye yaşıyorsunuz? Neden?
Neden, bir gün olsun, ben gerçekten ne istiyorum diye kendinize bir sormuyorsunuz?
Hayat bu kadar kısayken, neden ileride pişman olacağınız birlikteliklere yöneliyorsunuz?
Eğer diğerleri gibiyseniz, size bir sözüm yok.. Lakin onlar gibi değilken, neden onlar gibi görünmeyi seçiyorsunuz?
Bırakın yargılasınlar.. Bırakın seçimlerinize karşı çıksınlar… Bırakın, sizin yerinize bana zarar versinler. Ben ona da razıyım.
Bana neden o basit soruları soruyorsunuz? Beni neden bir kez olsun anlamaya çalışmıyorsunuz? Bana o soruları sorduğunuz sürece, küçük yalanlarımla karşı karşıya kalıyorsunuz, farkına varmadan.. Oysa size hiç yalan söylemeyecektim ben…
Evet ben iyi biri değilim. Benim yalanlarım var. Hayır hayır, ben hiç iyi biri değilim. Kötü bir iç dünyam var. Düşündüğüm onca kötülük… Düşüncelerim, sanki bir başkası tarafından yönetiliyordu her zaman.
Hiç bir zaman bazı konularda konuşmadım. Arkadaşlarıma hiç bir zaman her şeyimi anlatmadım, anlatamadım. Açık sözlü biri değilim. Arkasından kötü konuştuğum insanlar oldu.. İradesiz biriyim. Zayıfım.. Bazen, kafasının dikine giden inatçı keçinin tekiyim.
Hayır beni sevmeyin.
Bana iyi davranmayın, çünkü bu benim, ben değişemem. Tanıdığınızı sandığınız kişi değilim ben. Dış görünüşüm çokça aldatabilir.
Bilmediğiniz yalanlarım var benim. Temiz biri değilim. Siz dostça yaklaşırken, ben size aşık olabilirim. Hakkınızda kötü düşünebilir, sonra pişman olup özür dileyebilirim.
Bazen sinir krizi patlamaları yaşayıp, duvarlara, dolaplara yumruk atabilirim. Sorduğunuzda ‘yok bir şey.’ diyebilir, kapımı hızlıca kapatabilirim.
Hayır ben iyi biri değilim, öyle bakmayın bana. Tatlı gülümsemeniz ile bana sarılmayın. Bana sımsıkı sarıldığınızda, sizi bırakmak istemeyebilirim.
Sizden bir iyilik isteyebilir miyim?
Aklımı çelen o kişinin siz olduğunuzu sadece bir dakikalığına düşünüp, ön yargılarınızı yıkabilir misiniz, benim için… Lütfen, sadece bir dakikalığına..Çok mu imkansızım sizin için?
Öyleyim..
Bu bir ceza mı? Ne zaman bitecek? Yoksa hiç bitmeyecek mi? Mutsuz yaşayıp, mutsuz giden insanlardan mı olacağım bende? Ne zaman, benim sabah akşam düşündüğüm insanda beni düşünecek? Ne zaman tüm sırlarımı rahatça ortaya dökebileceğim? Ne zaman ‘gerçekten’ gülebileceğim? Ne zaman birisi için ‘sözde değerli’ olmayacağım?
Soyut aptallıklarımdan, somut gerçeklerime;
1 Ekim günü, saat 1′de uçakta olacağım. Gidiyorum.. Geriye dönüp baktığımda, bir yılım bayağı dolu geçmiş, ama aslında bir bok yaşamamışım. Huzur evi-muzur evi derken, deneyimler çoğalmış.. Yalnızmışım. Sürekli yalnız.. Kimseye ihtiyaç duymamayı öğrenmişim. Kahve falından, el falından medet ummuşum, ama bir bok çıkmamış yine. Ne çıkacak ki zaten?
Bir ton saçmalık. Şimdi kim değerli söyleyin bana? Benim gibi bir yarım akıllı mı?
Hoşça kalın.